Veep yazarları Peter Huyck ve Alex Gregory tarafından yaratılan ve David Mandel tarafından yönetilen HBO’nun yeni mini dizisi White House Plumbers BluTV kataloğunda yerini aldı. David Mandel ile iki başrol oyuncusu Woody Harrelson ve Justin Theroux ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi White House Plumbers’ın bir değil, birkaç defa çeşitli ayrıntıları odağa alarak izlemeyi zorunlu kılıyor.
Watergate Skandalı’nı merkeze alan dizi, politikacıların ve onları toparlamakla görevli bir yığın profesyonelin nasıl çuvalladığını müthiş bir hicivle ekrana taşıyor. Çok gülme garanti. Tıpkı Powerpuff Girls’te Sara Bellum’un yıllarca sadece arkadan saçlarını görmemiz gibi ya da Veep’te olduğu gibi, White House Plumbers’ın merkezindeki başkan ekranda bir avuç haber klibi dışında asla tasvir edilmiyor. Ortada Nixon’dan ziyade aslında bir halef olan Trump’ın gölgesini ufaktan görüyor gibiyiz. Tehlikenin farkında mıyız? Tarih kendini önce trajedi sonra da komedi olarak tekrar ederin bir iş olarak karşılığı ne olur deseler hiç şüphesiz başrollerindeki Woody Harrelson ve Justin Theroux ile parlayan bu mini dizi bu sözün tam da karşılığı olurdu.
Dizinin hikayesinde her şey büyük bir saçmalıkla başlıyor. Bir hikaye anlatmanın inceliğinde gizlenen büyüsüyle siz bu saçmalığı büyük bir keyifle ve stresle takip ediyorsunuz. Aslında ortada defalarca ele alınmış bir konu var. Serinin beş bölümünün her biri, dramatik etki yaratmak için gerçekleri değiştirmeye ilişkin sorumluluk reddi beyanlarını zaten baştan veriyor. Ancak Liddy bir akşam yemeğinde bir Hitler konuşmasını patlatmaya başladıktan sonra buna pek gerek kalmıyor. Bromance yaşayan bu ikiliden daha iyi bir cast seçimi ve o perukları daha iyi taşıyacak başka iki oyuncu olabilir miydi? Delireceğiz. Söyleşi esnasında yönetmen David Mandel iki oyuncu ile çalışmanın ‘Bir yandan oldukça komik, deneyimli iki oyuncu var ama…’ diyor ve ekliyor: ‘Yaptığım işler arasında belki de en kendine has olanlardan biriyle karşı karşıyayız çünkü müthiş derecede dramatik ama bir yandan da komik’.
Dizinin bir dönem dizisi olmanın ötesinde kesinlikle kendine has bir tonu var. Bir dönemi içine alan yapım o dönemin ona verdiklerinden fazlasıyla yararlanıyor ama o rüyanın içine de büsbütün düşmüyor. Uykuda olduğunu biliyor yani. Bu arada canımız Lena Headey’i seyretmelere doyamadığımız Dorothy Hunt rolünde unutmamak gerekiyor. Dizinin kırılma noktalarından bir tanesi burada. Siyasi bir meseleyi izlerken kenara köşeye süs niyetine konumlandırılmış bir aileyi değil gerçekten hikayede önemli bir yer tutan aileyi izliyorsunuz. Dışarıda bir şeyler patlak verirken yardıma yetişen Dorothy oluyor; çocuklarını koruyor, vahşileşiyor ya da gerektiğinde sadece izliyor. Ama biliyoruz ki arkada dosyalar yükleniyor. ‘Gizli silah işte burada’ diye ekliyor yönetmen David Mandel. ‘Bildiğiniz, korku veren bir figürü içten içe o korkuyu bilerek bambaşka bir formda izliyorsunuz’. Yönetmen Mandel için tam olarak sorumuz burada anlam kazanıyor. Hemen ardından oyuncular Woody Harrelson ve Justin Theroux’a sorularımızı sorduk.
Daha evvel benzer bir çalışma olan Veep’i (2012) yönettiniz. Her iki işin de benzer ve farklı taraflarını düşününce bu sürecin sizin için kolaylaştırıcı ya da zorlaştırıcı yanları neler oldu?
David Mandel: Oldukça ilginç bir yerden geldi bu soru. İki dizi de şu an gözümün önünde. Sanırım politik bakış açım Veep ile birlikte geliyor. Veep bize şunu söylüyordu: Politikacıların iyi insanlar olmaları gerekmiyor çünkü mesele güç ile ilgili. İnsanlar bu güçle umutsuz olabilir ya da mutlu olabilir. Veep’te aradığım şey ciddi meselelerin ele alınış biçimiydi; tabii bunun içinde komedi de vardı. Ama White House Plumbers’ta bir dizi komik ya da saçma durum var ve arka planda ciddi meselenin nasıl durduğuna bakıyoruz. Benzerlik biraz buradan geliyor. Ama ciddi farklılıklar da var. Ben Veep’e son üç son sezonunda dahil oldum ve burada özür dilerim ama ben gelene kadar dizi daha çok bir stüdyo belgeseli gibiydi. Kamera hareketleri, kostümler, sesler… Merak uyandıran bir dizi şeyi takip ediyorsunuz.
Mekan kullanımı olarak çok fazla benzer yerler var ama ben bunları yeni baştan oluşturmaya çalışıyorum. Beyaz Saray’ın önünde benzer çekimler var ama iki benzer yapım bile olsa bunları yeni baştan çekmeye gayret ediyorum. Ve her iki iş için de aslında çok farklı hissediyorum çünkü burada farklı bir hikaye anlatıyoruz. Bu süreç bir şeyi nasıl oynadığımızın bir kısmı ve nihayetinde tesisatçıların görünümü, hisleri devreye giriyor. Karakter özelinde çalışıyoruz. Eğer izin verilirse sadece yönetmen olarak konuşmaktan çok daha fazla gurur duyduğum bir şey varsa o da karakterlerle çalışmak.
Beşinci bölüme özellikle dikkat. Dizinin geneline baktığımızda bir nevi parodi gibi işleyen hikayede, dizi bir an da her şeyi dikkate almamız gerektiğine dair bir bakış sunuyor. Dizi boyunca güldüğümüz Gordon Liddy’nin aslında kötü biri olduğunu anımsatıyor izleyicisine. Sanki izleyiciler daha evvel karanlık tarafa odaklanmadıkları için suçluymuş gibi sunulan bu aralık aslında mevcut düzen içinde (minor) aile ile (major) ülke ikilisi arasında sıkışan karakterin seçimleri için bir rahatlama gibi. Liddy, bu çılgınca maceranın bir ülke için aslında ne anlama geldiğine dair bir dizi ders haline dönüşüyor. “Tek yaptığım, ortalama bir Amerikalının hükümete olan inancını baltalamaksa, bu durum Cumhuriyetçi Parti’ye gelecekte çok fayda sağlayacaktır” diyor Liddy. Harrelson’ın performansı ise dizinin çeşitli aşırılıklarıyla en uyumlu olanı kesinlikle: Hikaye Hunt’a kendini beğenmiş bir aptal rolü ya da makus kaderine yenik düşmüş bir piyon rolü de verse, Hunt’ın aptalca olmaktan başka bir şey olduğuna dair bazı twist’ler bularak izleyici ile karakter arasında hikayenin ötesine taşan bir bağ kuruyor. Liddy ise (Justin Theroux) ise tam da burada satır aralarını kapatmak için her daim hazır bir oyuncu. İki oyuncunun arasında şahane bir paslaşma var.
Daha evvel birlikte çalıştığınız çeşitli projeler oldu. Ancak bu kadar yakın mesafe değildi. White House Plumbers’ta iki başrolü yeniden birlikte canlandırmak nasıldı?
Woody Harrelson: Harika bir deneyimdi. İkimizin de karakterlerimizle ilgili pek çok fikri vardı. Bu yüzden sürekli yeni fikirler bulabildik ve sahne sırasında diğer karakter üzerinden anlık bambaşka şeyler geliştirebildik. İlişkimiz aslında bir tür avcılık gibiydi. Çalışırken tetikte kalmamız gerekiyordu çünkü onun ne yapacağını asla bilmiyorum ve bundan çok zevk alıyorum. Gerçekten eğlenceli bir süreçti.
Justin Theroux: Kardeşimle çalışıyor gibiydim. Rekabetçi değildi, sadece eğlenceliydi. Sanki oynadığımız her sekans bir tür saçmalıktı ve dediği gibi: Her sahneyi daha iyi yapmak için sürekli uğraştık. Bir şeyleri elimize aldığımızda gerçekten masanın üzerinde hiç kırıntı bırakmadık. Tıpkı Leftovers (2017) gibi. (gülüyor)
Dizi şu an BluTV üzerinden izlenebilir. Henüz iki bölümü yayınlanan dizinin şahane podcastlerine ise buradan erişebilirsiniz.
Bu söyleşi ilk olarak 10 Mayıs 2023 tarihinde dadanizm.com adresinde yayınlanmıştır.
Comments