Indie Photography Group Galerisi ve NOKS Art Space’in beraber yürüttükleri proje kapsamında 13 İsrailli sanatçının doğada düzen, tertip ve anlam süreçleri üretme çabasını gözler önüne seren fotoğraf ve video eserlerinden oluşan “Teraryum” başlıklı sergi üzerine bir yazı.
Fotoğraf: Ertan İyiaksu
Indie Photography Group Galerisi (Tel Aviv) ve NOKS Art Space (İstanbul) iş birliği projesi kapsamında, Art İSRAİL desteğiyle 13 İsrailli sanatçının fotoğraf ve video eserlerinden oluşan “Teraryum” sergisi iki yıl aradan sonra Ankara’da Ka x Assembly’de izleyiciyle buluşuyor.
“Sergide yer alan fotoğraf ve videolar, doğada düzen, tertip ve anlam süreçleri üretme çabasını göstermektedir. İnsanlar doğayı deşifre etmeye, çevrelerini kontrol etmeye ve onu kendi isteklerine tabi kılmaya çalışırlar ve doğa da karşılık olarak bu duruma isyan edebilir ve tepki verebilir. Teraryum gibi; eserler doğrudan temasa izin vermez ve geriye, gözlemleyen kişi için kapalı bir sistem olarak işleyen heykel parçaları bırakır.” - Sergi bülteninden
Fotoğraf: Ertan İyiaksu
13 sanatçının işleri arasında dolaşırken görünenin psikolojik zaman ve hafıza ile ilişkisi üzerine bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Kastettiğimiz uzun vadeli bir bellekten ziyade anlık olarak çağrışım yapan, nesnelerin anlamsal tarafından öte simgesel yanıyla ilgili. Kulağa büyük bir açıklama gibi geliyor - ama bu şeyler nasıl hayata geçti? Kendilerini nasıl var etti? Bazen, deneyimlerimizin ardındaki şey görsel kalıntıdır. Gündelik hayatta gördüğümüz maddi dönüşümleri zaman zaman merak ederiz. Örneğin, birçok kez yamalanmış bir duvar, tekrar tekrar cilalanan ve tek bir yürünebilir yüzey içinde reçine katmanları, saç katmanları arasında reçineye hapsolmuş saç telleri, toz ve partikül ile çevrili olan zeminler. Mekânı bir yatak odası zemininin kendi iç devinimi gibi ele alıp, elimizdeki mekânı olabildiğince daralttığımızda, zeminde cila veya reçineyle yapılan boyama eyleminin iç mekânı yeni baştan gösterme girişimiyle paralel, orada kim varsa onu temizlemek ya da güncellemek işlevi gördüğünü görürüz. Kim gelirse gelsin. Ama eylemin kendisi aslında sizden önce orada bulunan insanların izlerini başarılı bir şekilde silmek yerine, onları gömüyor ve kalıntıları aracılığıyla malzemeye çeviriyor olabilir. Ki çoğu zaman yaptığı budur. Aksiyonun kendi kendini var ettiği ve aksiyonu başlatanın etken pozisyondan edilgen pozisyona geçtiği bir süreç söz konusudur. Mekânın çerçevelediği sınır ve yeni bir hayat ihtimali ile sıkı sıkıya ilişkili olan “Teraryum”, bir sergi olarak sizi izleyici perspektifinde davet ettiği pozisyondan aslında etkileşimi oldukça yüksek bir oyun alanına, sizi de bu oyunun bir parçası olmaya davet ediyor.
Peki bunun psikoloji ve kısa süreli hafıza ile ilişkisi ne? Sergide gördüğümüz işleri bir araya getirdiğimizde mekânın etrafında diğer insanların tüm kalıntıları ve mesken çevresinde bir tekinsizlik görüyorsunuz. Belki de başka türlü düşünmeyeceğiniz ayrıntılara bu saplantılı dikkat ile yaklaşmaya başlıyorsunuz. İzleyici bu aksın çevresinde bir düşünce zinciri ile baş başa kalıyor: “Günlük hayatımda neleri düşünmem?”, “Neleri konuşmam ya da konuşmayı istemem?” Olay zincirlerini ele aldığımızda fiziksel olay zincirlerinin devamında psikolojik olay zincirlerinin geldiğini görüyoruz. Organik olmayan değişim ya da dönüşümün üzerinden sanatçının organik olan üzerine kurguladığı bir müdahale söz konusu. Ve ikisi arasında karşılaştırma yapmaya olanak tanıyan -en nihayetinde görsel bir uygulama olduğu için- bir aralık var.
Fotoğraf: Ertan İyiaksu
Tekrarın Gücü
Tekrarın bir gücü vardır. Bir şeye bakmak ısrardır ve bir sanatçı size bir şeye tekrar tekrar baktığını ve onu fotoğraflamanın farklı yollarını bulduğunu ve bulduğu şeyin sınır problemlerini gösteriyordur. Tekrarlar, her zaman bir çeşit varyasyonla gelir -her ne kadar birbirinin ikiziymiş gibi görünse de- asla tam olarak aynı şey/şeyler değildir. Bir nesneyi birkaç farklı şeye benzetebiliriz. Zihnimiz için oldukça karmaşık gibi olsa da nesneler dünyası onu izleyenler için başka başka çağrışımlarla kendini var eder. Bu bazen kendimize koyduğumuz bir kısıtlama gibi dursa da, aslında şu soru düşün kısmını genişletir, “Mümkün olduğunca az şeyle ne yapabilirim?” ya da “Bir silgi ve boş bir kağıt parçası ile ne yapabilirim?”, “Bir şey başka bir şey olabilir mi?”, “Bir nesnenin veya şeyin, kabul edilmeye değer bir şey olması, ona bir isim ve dünya vermesi için neye sahip olması gerekir?” Kısacası sanatçıların kendi teraryumları ilk bakışta bir kişi tarafından yine o kişi için yaratılmış gibi yanıltıcı bir ilk izlenime sahip olsa da beğenme fikri, yüzeyleri geri bir deneyim zincirine sokar. Dilin belki de ötesinde bir deneyim süreci böylece başlar.
Çoğu zaman, bir şeyin ne olduğunu anlamak bile gerekmez. Başınıza gelen bir şeyin adını söylemek bile zaman alıyor. Böylece, neredeyse bir şeyi tekrar tekrar yaşamak, bir şeye bakmak, aradaki satır aralarında dolaşmak bildiğiniz bir tekrardan ziyade ortaya çıkan yeni şeyi deneyimleminize aracı oluyor. Aynı zamanda kendi zihninizi araştırma, saplantılı bir şekilde tekrar tekrar olmuş bir şeyi, bir şeyi çözmeye, daha fazla netlik kazanmaya, belki de bunu kabul etmeye çalışmakla ilgili o özel deneyimi de görmüş oluyorsunuz. Görünen nedir, görünmeyen nedir ve bunun uzantısı olarak kim görünür, kim görünmez diye sormak gerekiyor. Bu dünyanın sahip olduğu ana anlatı nedir? Üstelik bir şeyin olmuş olduğu bile anlaşılamazken. Tıpkı herkesin kendisi için yarattığı ama kendisini aşan o dar ama görece geniş aralık gibi.
Sergi künyesi
Küratör: Keren Zaltz
Sanatçılar: Eyal Agivayev, Lihi Binyamin, Keren Zaltz, Youval Hai, Ilan Carmi, Eldad Menuchin, Tamar Nissim, Aya Nitzan, Naama Rona, Orit Bertini Shavit, Gilad Bar Shalev, Davi Barell, Ronit Porat
*Sergi 26 Temmuz - 25 Ağustos 2023 tarihleri arasında Ankara’da bulunan Ka x Assembly’de ziyarete açıktı.
Bu makale ilk olarak 28 Temmuz 2023 tarihinde artfulliving.com.tr adresinde yayınlanmıştır.
Comments