top of page

Dosya: 2024'ün filmleri

Writer's picture: Zekican SarısoyZekican Sarısoy

Updated: Dec 31, 2024

Bir yıl sonu daha geldi. Sinema ve medya sektöründen sevdiğimiz isimlere sorduk. Bu koleksiyonda Türkiye'den ve Türkiye dışından 24 isim var: Ali Kemal Güven, Angelina Jolie, Binnaz Saktanber, Burcu Melekoğlu, Can Merdan Doğan, Deniz Tokgöz, Didem Ellialtı, Emrah Güler, Emre Eminoğlu, Engin Ertan, Gök Akyel, Karla Sofía Gascón, Lara Özlen, Meryem Yavuz, Metin Akdemir, Nil Kural, Tuba Büdüş, Tinkara Uršič Fratina, Uğur Yüksel, Valeria Varbanova, Vuslat Karan, Zaferhan Yumru, Zekican Sarısoy, Zeynep Dadak.


Katılımcılar yıl içinde izledikleri ve tutuldukları, onları ötesinden gerisinden fena yakalayan ama bir yandan değinmezsem olmaz dedikleri, kısacası unutamadıkları kadın karakterleri, kuir hikayeleri, şahane feminist twistleri ya da kuir mücadeleyi merkezine alan işleri köşelerine taşıyor. Çokça izlediğimiz ve üzerine düşündüğümüz bir sene olması dileğiyle. 🎄

Sinema ve medya sektöründen sevdiğimiz isimlere yılın "o" filmini sorduk.

Another year has come to an end. We asked some of our favorite names from the film and media industry. In this collection, there are 24 names from both Turkey and beyond: Ali Kemal Güven, Angelina Jolie, Binnaz Saktanber, Burcu Melekoğlu, Can Merdan Doğan, Deniz Tokgöz, Didem Ellialtı, Emrah Güler, Emre Eminoğlu, Engin Ertan, Gök Akyel, Karla Sofía Gascón, Lara Özlen, Meryem Yavuz, Metin Akdemir, Nil Kural, Tuba Büdüş, Tinkara Uršič Fratina, Uğur Yüksel, Valeria Varbanova, Vuslat Karan, Zaferhan Yumru, Zekican Sarısoy, Zeynep Dadak.


The participants share the female characters, queer stories, brilliant feminist twists, or works centered around queer struggles that they watched and connected with during the year — stories that caught them off guard in a perfect way, that they couldn’t ignore, or simply, stories they couldn’t forget. Wishing it to be a year full of films we saw and thought a lot about. 🎄


Sinema ve medya sektöründen sevdiğimiz isimlere yılın "o" filmini sorduk.

Ali Kemal Güven - Yönetmen ve senarist

Unicorns (Sally El Hosaini/James Krishna Floyd, Birleşik Krallık/ABD/İsveç, 2023)


"Unicorns" filmi 2024'ün en "underrated" mücevherlerinden biriydi. Festivalde izlediğimde henüz ne afişi ne de fragmanı vardı. O yüzden nasıl büyüleyici bir filmin beni beklediğine dair sıfır bilgim vardı. Sinemada kelimenin tam anlamıyla aklım uçtu! Ben Hardy, aslında olduğu ve olduğunu sandığı adam arasındaki mücadeleyi kusursuzca oynamış. Jason Patel'le bir an bile "fake" hissettirmeyen kimyası bir süre sonra bana bir film izlediğimi unutturdu desem abartmış olmam. Filmin en kuvvetli yanı oyuncu performansları olsa da, bunun ortaya çıkmasını sağlayan kalp kırıcı senaryoyu ve gerçeklik hissini bir an bile bırakmayan, gösterişsiz ama sağlam rejiyi de anmamak olmaz. Kısacası, hala bu özel filmi izlemediyseniz hiç vakit kaybetmeyin. Sonunda ağlamak serbest!


 

Angelina Jolie - Actress and producer

Vermiglio (Maura Delpero, Italy/France/Belgium, 2024)


I really think this film is noteworthy. I'm sad because I believe it hasn't been talked about enough. It was one of the few films I watched during my time in Venice, as we also had the screening of our own film, and I didn't have time to see films afterward. The film I saw in 2024 and couldn't shake off for a long time was "Vermiglio". It's a wonderful story. It takes us to places we know very well but in ways we’ve never known before. The lead actress' textures and facial expressions — or rather the lack of them — still stay with me. They have a method that I really admire as an actress. I think this was the thing I was most curious about.


 

The Substance (Coralie Fargeat, Fransa/Birleşik Krallık/ABD, 2024)


Benim için o film "The Substance". Performansları da, renkleri de, müziği de, vahşeti de maksimal bir film The Substance, kadınlık hissiyatını ele geçirmeye çalışan bir film. Filmden çıktıktan sonra "Bu kadarı da çok fazla" hissine kapılmanız belki de bundan. On beş dakika dayanamadığınız şiddeti bir hayatla çarpın şimdi. Bir kadının büyün hayatı boyunca yaşadığı korku, endişe, zorbalık ve vahşete dayanabilir miydiniz? Peki elinize bir şişe iksir verseler ve "hepsi geçecek" deseler, içer miydiniz?


 

Burcu Melekoğlu - Yönetmen

Smoke Sauna Sisterhood (Anna Hints, Estonya/Fransa/İzlanda, 2023)


Kadınların, bambaşka hikayeleriyle bir araya gelip, travmalarını sauna gibi bir alanda yıkayıp, buharlaştırarak tekrar kendilerine katmaları harikaydı. O alan, sadece bir arınma değil, bir özgürleşme alanı gibi işliyor. Kadınlar, birbirlerinin acılarına dokunarak, kuir bir dayanışma ortamı yaratıyorlar. Tüm film kolektif bir iyileşme gibi hissediliyor. Kendi bedenleriyle barışan veya kimliklerini yeniden keşfeden kadınların hikayelerini, "male gaze" olmadan izleyebilmek de özgürleştiriciydi. Ritüellere ve güvenli ortak alanlara olan ihtiyacımızı çok düşündüğüm bu dönemde bana çok iyi gelen bir film oldu.


 

Can Merdan Doğan - Yönetmen

The Room Next Door (Pedro Almodóvar, İspanya, 2024)


Karlar Düşer, Düşer Düşer Ağlarım!

Bu yılın en kuiri olmadığı kesin olsa da, ebedi kuirimiz Almodovar’ın çektiği "The Room Next Door" beni çok etkiledi. Özellikle, Juliane Moore’un yakışıklı spor hocasıyla yaşadığı tuhaf ve tatlı diyalog ile Tilda Swinton'ın kızı olarak tekrar filme dahil olması çok keyifli twist'lerdi. Ve tabii, ölümün, yalnızlığın, korkunun üstüne huzurla yağan karlar ve James Joyce'un kaleminden filme dökülenler... Müthiş bir seyirlikti. Akrep Nalan'ın da dediği gibi "Karlar düşer, ben ağlarım".


 

Deniz Tokgöz - İçerik üreticisi ve Bugün Neler İzledim sayfasının müdiresi

Janet Planet (Annie Baker, ABD, 2023)


Janet Planet. Annie Baker’ın yönettiği bu rüya tonlarındaki film, 1991 yazında, ergenliğin eşiğindeki Lacy ve annesi Janet'in hayatlarına girip çıkan insanlar ekseninde geçiyor. Kadın hikayeleri denilince her şeyin başladığı noktaya, çocukluğuma dönüveriyorum sanırım. O yüzden de Lacy'nin, farkında olmadan sahip olduğu erdeminden payıma düşeni almaya çalıştım film boyunca, yalnızca çocukların sahip olabildiği türden o netliği hayatıma entegre etmenin yollarını ararken buldum diyeyim.


"Hiç arkadaşım yok," diyor Lacy filmin ortalarında, "Neden?" diye soruyor annesinin arkadaşı, "İşte bu benim için gerçek bir muamma!" diye cevap veriyor Lacy. Kimsenin onunla arkadaşlık etmemesi kadar saçma bir şey olamaz çünkü bu hayatta. Bir başka çok sevdiğim diyalog da annesi Janet'le aralarında geçen: "Eğer ister ve uğraşırsam, herhangi bir erkeğin bana aşık olmasını sağlayabilirim," diyor Janet, kızı da, "Bunu yapmasan olmaz mı?" diyor, "Neyi?" diye soruyor Janet, "Uğraşmayı," diyor Lacy. Hayatlarına annesi yüzünden girip çıkan erkekler ve buna bağlı olarak değişen rutinlerinden yorulmuş küçük Lacy. Janet bu erkeklere ne kadar ihtiyacı olduğundan, ya da onlar tarafından sevilmeyi beklerken, asıl kendisinin onları sevip sevmediğini bile bilmediğinin ancak bu konuşmanın ardından farkına varıyor.


Bağımsız yapımların ritmini bilhassa ağır tutan ve sesini bir türlü yükseltmeyen o mırıltı eşliğinde, bizim ancak şimdilerde duymaya başladığımız türden öğretileri irdeleyen hayatlara odaklanan bu filmin başrolünde çok beğendiğim Julianne Nicholson yine harika. Lacy rolündeki Zoe Ziegler ise pırıl pırıl bir keşif, Critcs Choice Ödülleri'nde Genç Oyuncu dalında aday olması sürpriz değil bu yüzden.


 

Didem Ellialtı - Yapımcı ve oyuncu

Everybody Loves Touda (Nabil Ayouch, Fas/Fransa/Belçika, 2024)


Nisrin Erradi! Bir nefeste koyulur genelde filmlerin isimleri ve ardından story board gibi kelimeler, görseller düşer. Everybody Loves Touda da bence öyle. Bir kişinin kendine olumlama yapması gibi… Umut dolu, dimdik, onurlu bir giriş görüyoruz sanki hayata karşı… Touda, güçlü ve iradeli bir kadının sanatçı olduğunu gösterme yolundaki dimdik yolculuğunu bana gösterdi. Eril erkek dünyasında yaşam savaşı veren her kadına ilham olacak biri. Bu yaşanan zorbalıklara nasıl yabancı olabiliriz? Onca karanlığa rağmen pes etmeyen, aydınlığa çıkmak için hiç pes etmeyen bir kadın, Touda! Ve bir anne! Oğlunun, etrafındaki erkeklere benzemesini istemeyen bir anne. Bundan ödü kopan bir anne. Sessiz çığlıklarını hırçınlığıyla bastırması da bu yüzden. Nisrin'in filmin ayrıca senaryosunu yazan ekipte olması beni ayrıca etkilemişti. Sadece mücevher gibi olan performası değil kelimeleriyle de varlığını ortaya koyan bir sanatçı.


 

Emrah Güler - Yazar ve iletişim uzmanı

Challengers (Luca Guadagnino, ABD, 2024)


Zarif ama heyecansız, her anlamda beyaz, sporların prensesi tenisin içindeki uyuşuk libidoyu bazen sert bir servisle, bazen ters köşe bir backhand vuruşuyla öyle bir uyandırıyor ki. Luca Guadagnino, kadın ve erkek olmanın değişken ve oynak hallerini tek bir tenis maçına sığdırıyor; ilişkilerde alpha ve betanın ne demek olduğunu hatırlatıyor ve sonrasında da tanımları bozup yeniden yazıyor. Tüm bu süreçte ise Zendaya kuir-ikon kimliğini sonuna kadar sahipleniyor ve ben artık bir prenses değil kraliçeyim diyor. Yass, queen!


 

Emre Eminoğlu - Sinema yazarı

Dünyanın Sonuna Üç Kilometre (Emanuel Pârvu, Romanya, 2024)


Kuir karakterinin ekran süresini minimumda tutmasına rağmen yaşadığı buhranı diğer karakterler aracılığıyla geçirmeyi başaran, herkesin farklı olana karşı nefret ekseninde birleştiği yozlaşmış bir köyde son saniyesine kadar karakteri için endişe duyduran, Romanya sinemasının son yirmi yılını layığıyla temsil eden bir film.


 

Engin Ertan - Sinema yazarı ve küratör

Love Lies Bleeding (Rose Glass, Birleşik Krallık/ABD, 2024)


Bu soruşturma için 2024'ün en sevdiğim filmi "Love Lies Bleeding"i seçmekte hiç zorlanmadım. Rose Glass'ın filmi bir yanıyla, tam da hikâyesinin geçtiği yılda, yani 1989’da, üyesi olduğunuz video kulüpten kiralayacağınız B tipi bir tür filmi gibi. Polisiye, neo-noir, vücut geliştirme sporu, dövüş, şiddet, hatta gerçeküstü korku ve "body horror", hepsi bu kokteylde bir arada. Fakat çok önemli bir fark da var, Glass öncelikle hikâyenin merkezine yerleştirdiği iki kadın karakterle mevzubahis türlere hâkim olan eril bakışı reddediyor. Kirli, pis ve seksi olmaktan hiç çekinmeyen, hikâyesi fantastiğe doğru evrildikçe aşırılıktan sakınmayan, karakterlerinin bedenleriyle kurduğu ilişkiyle kuir bir perspektifi yitirmeyen "Love Lies Bleeding" yakın zamanda karşımıza çıkan en özgün ve özgürleştirici tür filmlerinden.


 

Gök Akyel - Yapımcı

All of Us Strangers (Andrew Haigh, Birleşik Krallık, 2023)


Bazı filmlerin hayatımda şöyle bir etkisi oluyor. Çok etkileneceğimi anladığım an belli bir süre ondan kaçmaya çalışıyorum; başıma ne geleceğini bilir gibi. All of Us Strangers bu yılın "baş belası" filmi oldu. İlk yakalandığım şey filmin gizemli, romantik, fantastik atmosferi oldu. En başından sonuna kadar film evreninin içinde, yavaş yavaş göğsümde beliren hafif ağırlık ve merakla başkarakterimiz, senarist Adam'ı takip ettim.


Kuir yalnızlık ve yas daha etkili nasıl anlatılırdı, bilmiyorum. Bu kelimeleri yazarken bile, renk ve ses olarak duyumsayabildiğim bende bıraktığı his başlı başına çok büyük başarı. Gelgelelim ki, filmi bir daha izleyebileceğimi hiç sanmıyorum.


 

Emilia Pérez (Jacques Audiard, Fransa, 2024)


The truth is that I have only seen Emilia Perez, I can't talk about anything else because I haven't stopped working for this film, without time to even see my family.


 

Lara Özlen - Sinema yazarı

Love Lies Bleeding (Rose Glass, Birleşik Krallık/ABD, 2024)


Benim için bu yılın filmi, tabii ki Hollywood'a lezbiyen açılımını büyük bir şaşa ve reklam

kampanyasıyla yapan Kristin Stewart filmi Love Lies Bleeding oldu. Türkiye'de gösterime girmeyen bu çok seksi ve sportiflik dolu film-noir geleneğine göz kırpıyor. Mafya babalarının adalete teslim edildiği, aşkın ve gün batımına ferah bir şekilde yol almaların içimizi kıpırdattığı bu film, umarım uzun vadede ana akımda lezbiyen görünürlüğünü tetikleyecek işler yapılmasını sağlayacak.


 

Meryem Yavuz - Görüntü yönetmeni

In Limbo (Alina Maksimenko, Polonya, 2024)


Kiev'de aniden kendilerini savaşın ortasında bulan ve can havliyle birbirlerine sarılan Alina ile anne babasını, kalmakla kaçmak arasında debelenirken müzik dersleri aksamasın diye direnen anne Tetiana'yı her hatırladığımda içimdeki teller titriyor. In Limbo; belirsizlikler içinde, film, müzik ya da kedi sevgimizin hayata tutunmakta ne kadar belirleyici olduğunu hatırlatıyor. Hiçbir şeyin basit ve acısız olmadığını... Alina Maksimenko'nun In Limbo'su benim için 2024'ün en iyisi.


 

Metin Akdemir - Yönetmen

Drifter (Hannes Hirsch, Almanya, 2023)


Berlin'de Kreuzberg'deki bir açık hava gösteriminde bu yaz izlediğim Drifter, tam da çevremdeki herkesin tek tek ülkeyi terk edip başta Berlin olmak üzerine dünyanın her yerine göçtüğü bir döneme denk geldi. Sevgilisinin peşinden Berlin'e taşınan kezban* Moritz düştüğü lubunya çevrenin içerisinde gün geçtikçe değişir, dönüşür. Saçından dansına, küpesinden dövmesine o da diğer aynı tornadan çıkmış Berliner lubunyalar gibi olmuştur en sonunda. Tüm şehrin kuir haritasını Moritz üzerinden anlatırken; dönüşme, taşınma ve kendini bulma hikayesini bize yüksek müzikler eşliğinde usulca anlatıyor Drifter.


 

Nil Kural - Sinema yazarı ve film programcısı

Aydınlık Hayallerimiz (Payal Kapadia, Fransa/Hindistan/Hollanda, 2024)


Yönetmen Payal Kapadia, Aydınlık Hayallerimiz'de biri tutucu, düşünceli ve tutuk,

biri özgür, fevri ve cesur iki hemşireyi merkeze alıyor. Aynı evi paylaşan bu iki kadının

önce çatışmasını sonra dayanışmasını film boyunca adım adım işliyor. Kapadia,

özellikle de Hindistan gibi kadınların hayatının zor olduğu bir ülkede kurduğu

hikâyede, slogan atmadan, didaktik olmadan gündelik hayatın içinde yakaladığı

feminist ruhu film boyunca büyütüyor. Kapadia'nın Anu'yu hemşire odasında

gösterdiği tanıtıcı plan ise son yılların en akılda kalıcı kadın karakter dünyası kurma

sahnelerinden.


 

Tuba Büdüş - Sinema yazarı

En Sevdiğim Pastam (Maryam Moghaddam/Behtash Sanaeeha, İran/Fransa/İsveç, 2024)


Uzun yıllar önce eşini kaybetmiş olan Mahin, gençlik yıllarındaki İran'ı hafızasında yaşatarak hayata tutunmaya çalışmaktadır. Fakat yetmişli yaşlarında sosyal yaşantısı olmayan, yapayalnız bir hayata hapsedilen Mahin, "Yaş yetmiş, iş bitmiş!" klişesine adeta savaş açar: Kamusal alana çıkarak, değme gençlere taş çıkartacak hamleler yapar. Ne istediğini bilen, cesur ve arzularının sesini dinleyen bu güçlü kadın; kimi zaman ahlak polislerine kafa tutarken kimi zaman da dikte ettirilen ahlâk kurallarına inat bildiğini okur. Hedefe ulaşmasına mani olmak amacıyla var olan engelleri bir bir aşarak felekten bir gece yaşayan Mahin, yakın dönem sinemada yaratılan güçlü orta yaşlı kadın karakterlerin en etkileyici olanıdır. Zira İran İslam Cumhuriyeti'nin gölgesinde, ataerkil anlayışın pençesinde adeta bir flanöz gibi sokakları arşınlayarak yasak olan her şeyi deneyimlemek asıl takdire şayan olandır.


 

All We Imagine as Light (Payal Kapadia, France/India/Netherlands, 2024)


Payal Kapadia's fictional debut is a heartfelt story of three women living in Mumbai, a vivid city that never sleeps. In the hectic everyday life, the three women find solace in their shared experiences, creating a network of support, deep friendship, caring and love. It is an extremely touching, meditative and poetic story that puts the female experience to the forefront and showcases how a tightly knit community can be and should be the base for an equal and fair society.


 

Uğur Yüksel - Film ve kültür-sanat iletişimcisi

Kuş (Andrea Arnold, Birleşik Krallık/Fransa/Almanya, 2024)


Saçları kadar inatçı, evcilleştirilmez Bailey ile etekleriyle dans ederek süzülen ve her şeyin iyileşeceğini hatırlatan Bird'ün arkadaşlığını anlatan Andrea Arnold filmi Bird'e tutuldum bu yıl. Yetişkinlerin sefil dünyasında her şey sarpa sararken, çocukluktan genç kadınlığa geçiş yapan güzeller güzeli Bailey'nin her şeye rağmen bir kuş olma umuduyla gökyüzüne bakmaya devam edişini izlemek ve ‘yol’daşı Bird'ün kırıklığını, inceliğini -ve bir o kadar, sevdiklerine zarar verildiğindeki vahşiliğini- görmek içimi açtı, böyle özgür ruhların var olduğunu bilmek 'umut'un bir duvar yazısından ibaret olmadığını hatırlattı. Arnold'ın ışık ile karanlığı bir arada sunan, doğaya ve hayvanlara merhametle yaklaşan o çok özlediğim kamerası, her zaman olduğu gibi çok taze ve ferahlatıcıydı.


Nefis soundtrackini, Robbie Ryan imzalı görüntülerini ve tabii ki, her biri ayrı ışıldayan oyuncularını da unutmamalı: İlk filmi olmasına rağmen Bailey'nin ruhunu adeta yutmuş Nykiya Adams, bir eleştirmenin de çok güzel benzetmesiyle, "Joaquin Phoenix'in ezilmiş-kadifeden bir versiyonu ve Klaus Kinski'nin karışımı" gibi görünen Franz Rogowski ve her ne kadar yaşlandığını düşünse de kızı kadar büyüme sancılarındaki baba Bug'daki Barry Keoghan'ın performanslarını zevkle, aşkla izledim.


 

Medium (Christina Iokemidi, Yunanistan, 2023)


The film Medium, directed by Christina Iokemidi, is a remarkable co-production between Greece and Bulgaria that I had the privilege of watching at the Sofia Film Festival this year. It stood out as one of my favorite cinematic experiences of 2024. Leaving the theater with tears in my eyes, I was profoundly moved by the story, which evoked a whirlwind of emotions. At its core, the film follows 16-year-old Eleftheria, a brilliantly crafted female character, as she navigates her journey of self-discovery in the aftermath of her mother’s death. Through her first love—a young man who ultimately breaks her heart due to his complex sexuality

—Eleftheria embarks on an exploration of grief, identity, and resilience.


However, Medium is far more than a coming-of-age or first-love story. For me, it delves into universal themes: the enduring process of coping with loss, the triumph of life over despair, the ache of loneliness, and the unrelenting search for love, truth, and inner peace. These themes resonated deeply, as they reflect struggles and emotions that remain ever-present in our lives.

Medium touched me on a personal level, offering a poignant and cathartic experience. It’s a film that lingers in your mind, reminding you of the beauty and complexity of human emotions.


 

Vuslat Karan - Yönetmen

Desert of Namibia (Yôko Yamanaka, Japonya, 2024)


27 yaşındaki yönetmen Yôko Yamanaka'nın Desert of Namibia'sı, toplumsal normlarla hiç ilgilenmeyen 21 yaşındaki bir kadının hikayesini anlatıyor. Japon sinemasında temsiline neredeyse hiç rastlamadığımız bir kadınlık anlatısı bu... Film, romantik ilişkilenmelerinde çok rahat davranan ve kariyerle hiç dertlenmeyen Satsuki üzerinden; kuramadığımız bağlara, sevemediğimiz kalabalıklara, tutanamadığımız şehirlere, beraber olamadığımız adamlara ve ataerkil sistemleri bükmek istediğimizde aldığımız nöroçeşitlilik teşhislerine dair kocaman bir sorgulamaya düşürüyor. Filmin, ana karakterin duygu dünyasının karmaşasını ve zenginliğini, Z kuşağını fetişize etmeden, hem büyük bir sakinlikle, hem de oyunlu bir sinematografiyle anlatmasını çok sevdim.


 

Zaferhan Yumru - İletişim direktörü ve yapımcı

Three Promises (Yusef Srouji, Filistin/Lübnan, 2023)


2000'lerde Batı Şeria'da yaşayan Suha Khamis'in iki çocuğu ve eşiyle İsrail saldırıları sırasında yaşadıklarını handycam kamerayla çektiği görüntüler ve anlatımını seneler sonra oğlu 40 dakika bir filme dönüştürmüş. Düşünceleri evinde kalmak veya kaçmak arasında gidip gelen Suha'nin ailesine, memleketine ve içinden geçtikleri kabusa tuttuğu ayna ve çocuklarına verdiği üç söz... Bu sene değil, tüm zamanlarda izlediğim en cesur ve özgün anlatım olabilir.


Bonus: "How to Tell When We Will Die" kitabına bakmakta fayda var.


 

Zekican Sarısoy - Sanat ve sinema yazarı, İletişim uzmanı

Anora (Sean Baker, ABD, 2024)


Neredeyse hiç düşünmeden vereceğim cevap belli: Anora. Kesinlikle bu senenin armağanlarından biri. Sinemaya dair heyecanımı ve neşemi körükleyen bir film. Acıyı, kederi, komediyi bu kadar iç içe ustaca geçiren çok az film var. Filmin birinci perdesinden ziyade ikinci perdesinde yani yolculuğun başladığı yerde ne büyük haz aldım! Sıradan bir insanın hayatındaki kırılma noktasını, bir seks işçisinin hayallerini ve aşkın olasılığını araştırıyor. Başladığı yerden bu peri masalının uzanacağı ve uzanamayacağı yerleri tıpkı Ani gibi biliyoruz aslında. İşin güzelliği bunu bile isteye büyük bir iştahla izliyoruz. Sonu belli bir rüyanın üzerine uyumak gibi.


 

Zeynep Dadak - Yönetmen

La Chimera (Alice Rohrwacher, İtalya/Fransa/İsviçre, 2023)


Agnes Varda ve Eric Rohmer bir araya gelip İtalya'da bir Indiana Jones çekselerdi La Chimera gibi bir film olurdu. Yönetmen Alice Rohrwacher'in pek çok şeyi hatırlatan ama benzersiz bir tazeliğe sahip filminin en eşsiz karakteri de şüphesiz Italia. Dökülmekte olan bir evin düşkün hanımefendisinin hizmetçiliğini üstlenen, müziğe hiç yeteneği olmasa da arya söyleme hayalleri kuran, bunları yapabilmek için iki çocuğunu saklamak zorunda kalacak kadar fakir birisi Italia. Yalnızca ülkesinin alegorik temsili değil, maço kültürlerin yok ettiği, mezarlarında bile rahat verilmeyen kadın tanrıçaların sembolü Italia. Tarzından ödün vermeyen, prensiplerinden vazgeçmeyen, sahipsiz bir tren istasyonunda bir kadın komünü kurabilecek kadar cesur, aşk dolu ve ilham verici birisi. Yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış İtalyan mirası ancak Italia'nın kadın dayanışması sayesinde yaşamaya devam edebilir gibi görünüyor.



💌

222 views

Comments


bottom of page