Eda Gecikmez’in Ankara’da Galeri Nev’de 12 Aralık 2024-18 Ocak 2025 tarihleri arasında ziyarete açık sergisi, bir itirafçı gibi çalışıyor. Hafızanın sınırlarını arşınlarken, ıslanan paçalar sanatçının güvenli ellerinde kurumak üzere asılı kalıyor. Bir kez daha ıslanıyor, sonra yeniden kuruyor.
Editör: Begüm Kaki

Her dönüşümün kendini tamamlaması için er ya da geç duyduğu bir karşılaşmaya ihtiyaç vardır. Bu karşılaşma çoğu zaman karşılaşmanın kendisine konu olan niyetin dışında gerçekleşir. O niyet kendini çoktan unutturmuş ve buluşma hayatın olağan akışının yokuşlarına sokulmak üzere kendini bırakmıştır. Bir kaynak suyunun onu itekleyen güçten kendini besbelli sıyırdığı bir ufukta yolunu buluyor ‘Kök ve Temel’. Eda Gecikmez’in Ankara’da Galeri Nev’de 12 Aralık 2024-18 Ocak 2025 tarihleri arasında ziyarete açık sergisi, bir itirafçı gibi çalışıyor. Hafızanın sınırlarını arşınlarken, ıslanan paçalar sanatçının güvenli ellerinde kurumak üzere asılı kalıyor. Bir kez daha ıslanıyor, sonra yeniden kuruyor.

Gecikmez hiçbir şeyi saklamak için bir neden görmüyor. Bir uğraşısı yok. Bütün güzellik aslında çıplak bir tarihin merkezinde vuku buluyor. Riskli olanı kucaklıyor sanatçı; sere serpe açılan bir piknik örtüsünün içine sızabilecek her şeyi görüyor; onları temkinli bir yerden kontrol etmek için değil güç, tutku, kayıtsızlık ve terk edilmişlik eleğinde dolandırmak için alan yokluyor. Sergiyi sanatçıyla birlikte dolaşma şansına eriştiğinizde görmeniz olası şey, anıları ve yaşadığı yerlerin dikili olduğu topografyaları bir yorganın altında kendinden size doğru itekliyor. Sergi rahat gibi ama yarı kararlılıkta bir miktar gördükleri karşısında ‘delirmiş’ bir sanatçının huzuruna sahipti.
Eda Gecikmez’le ilk tanışmam 2020’de Galeri Nev’in Gezegen Sokak’taki mekanında olmuştu. Bu tanışıklığın bu yazının seyri açısından mühim olduğunu düşünüyorum. Mekanın öylesini böylesini konuştuğumuz bir noktada sanatçı o mekanları sadece bir hayal süzgecinden geçirmekle kalmıyor; yükseklikleriyle oynuyordu. Yapının yükseldiği yer öznenin yükseldiği yerle ters yüz oluyor. Bir future project* mitsel olanın doğasını bozsa ne olurdu? Bir şehir ya da dağ, yalnızca fiziksel olarak var olmakla kalmaz, aynı zamanda yaşadığı toplumun içinde mitsel bir değer kazanır ve anlatılarda özel bir yeri doldurur. Kurduğumuz hayaller de ister istemez değer kazanan bir hayal-gerçek ilişkisiyle var olmaya devam eder. Bu tür mekanlar, hem geçmişi hem de geleceği kucağına alırken zaman dışı bir etki yaratır ister istemez. Geleceği düşlerken mevcudiyetin ihtimalleri üzerine kurduğumuz düşler sadece düş seyrinin bir uzantısı olmakla kalmaz haliyle. Hayalin kendisi de onu hafızasından dışarı atanın, içinde düğümlenen bir şeylerle birlikte sekmeye başlar. Gecikmez’in hafızamda kalan işi bir portreydi. Bir kadın oturduğu yerden, söküp aldığı bir grup yapıyı kucağında taşıyordu. Başka bir portrede başka bir kadın onlara nefes alacak bir gökyüzü veriyordu. Belki de vadediyordu. Kim bilir? Bir şehrin yapıları yerinden edilmiş gibiydi. Bu olağandışı hayal büyük bir sakinlik içinde gerçekleşiyordu. Her şey yerli yerinde ve herkes bir görevi icra etmenin koşulundaydı. Yazının en başında bahsi geçen ‘delilik’ tam da böyle bir şeydi. Belki de kısmen kontrol altında tuttuğumuz bir top gibi. Attığımız yerin içinden birisi geri gönderiyor o topu bize. Oyun böylece kendi kucağına düşüyor. Göğü kuşatan ve üzerimize düşen gölgeler onu ele geçiren kadınlarla birlikte devam etmiyor. Büyümek için hayalini kurduğumuz dün, küçüklüğün sayılı halleriyle geleceğe doğru yürüyordu.

Hikaye oradan buraya yeniden 2024’e geldiğinde üstüne sayısız beton dökülmüş yolların içinden geçiyor. Sanatçı kendi geçmişinin teğet geçtiği başka köklerle birlikte bir rota çiziyor. Kendine ulaştığı yerden başkalarının sınırına giriyor aslolan. Kendiliğe ulaşmak için başkalarının kesiştiği yerleri birer dinlenme noktası olarak belliyor. Onların peşine takılıyor. Bazen bırakıyor. O başkalarının sınırına eriştiği vakit, daha doğrusu bunu anladığında -aslında izleyicinin kendisi de- bir tökezleme yaşıyor. Kurduğumuz dünyanın insan merkezci tarafının yaşattığı bir tökezleme bu. Galeride gezerken bir önceki iş bir sonraki işi bir tarafıyla geçersiz kılıyor. Sanatçının açtığı ufku parlatan şey de bu. İnsanın kurduğu hayalin, açtığı zeminin düştüğü ya da düşeceği tuzağın çok farkında. Zeminde kazdığı her bir katman, her bir iş sözünü emanet aldığı yerden yazgısını unutarak büyüyor. Sanatçının orada kurduğu sohbet nasıl ince bir çizgi üzerinde! Yoldaşlığın kurgusunu yaparken büyük laflar etmiyor. Israrla ve bile isteye belki de bir tebeşirle çizer gibi çiziyor rotayı. O kutsal alan bozulsun, silinsin ve unutsun geldiği yeri diye. Sözün esas kıymetinin unutulan yerden açıldığına dair bir aralık. Bir şeyleri ya da bir kimseyi hatırlayıp ama nerede ya da ne şekilde olduğunu bilmemek, çıkaramamak gibi.

Çölden denize yolculuk
Gündelik yaşam içinde kadınların kendisinden gelen direnç, erkeklerden her zaman çok daha yüksektir. Çünkü esas baskı altında olanlar kadınlardır. Bastırılmışlardır ve bu nedenle direnme ve nihayetinde özgürleşme olasılıkları daha yüksektir. Gecikmez’in işlerini erişilebilir dünyalar fikrinden ulaşılabilir dünyalar fikrine yakınlaştıran şey batının feminist anlayışıyla arasına koyduğu mesafeden geliyor. Batı feminizmi erkekler ve kadınlar arasında belirli bir eşitlik düzeyine ulaşmakla daha çok ilgilenir. Türkiye’de ve aslen doğuda kadınlar aynı şey için çabalamazlar. Çölden denize bir yolculuk vardır. Kadınların olduğu yeri anlamaya çalışır; erkeklerinkinden farklı olarak sorgular ve özellikle kadınların kriz anlarında hangi güç dengeleriyle meselesi olduğunu konuşturur. Sanatçı “seni buldum ya!” diye neşesini koymaktan geri durmuyor. Buluşmanın ve biraraya gelmenin ihtimalini görüyor. Galerinin aydınlık ışığında gezdiğiniz sergi, direncin ve yenilenmenin, yeniden başlamanın gücünü yükseltiyor. Mesafeyi mekanlar çeperinde değil aynı mekanın hatta salt imgenin sınırlarında buluyor. Bir hikayeyi tamamlama ya da tamamlamama fikri, o topluma entegre olma, engelleri birlikte ya da yalnız aşma kapasitelerini ortaya koyuyor. Ve belki de tuttuğu karabinanın kendi rönesansına işaret ediyor. Bir ‘engeli’ bir güce nasıl dönüştürdüğünüz fikri bu. Modeller ile sanatçı arasındaki ilişkiye geri dönüyorum. Ancak, gözlerimle değil, yüzlerindeki, dokularındaki ifadeyi hissetmeye çalışmak için. Ağzıma bir süt damlıyor. Uzun süredir dokunulmadıklarında, dokunulmanın bir yaşam ve ölüm meselesi olduğu bir dönemde bu çok garip. Oysa ki dokunduğun yer dünden kalandı.
*Sergi 12 Aralık 2024 - 18 Ocak 2025 tarihleri arasında Ankara'da bulunan Galeri Nev'de ziyarete açıktı.
Bu makale ilk olarak 5 Şubat 2025 tarihinde artfulliving.com.tr adresinde yayınlanmıştır.
Commenti